Hollanda’nın Lale Bahçeleri Sürgündeki Gazetecileri Ağırladı

HOLLANDA’NIN LALE BAHÇELERİ SÜRGÜNDEKİ GAZETECİLERİ AĞIRLADI HABER-YORUM | AHMET KEREM SEVER, Dün yani 7 Mayıs cumartesi günü Hollanda’nın b

Amsterdam’da Rumi Akşamları iftarına büyük ilgi
Hollanda 5 hafta kapanma kararı aldı
Lahey Adalet Divanı önünden çağrı: Hasta tutsakları bırakın

HOLLANDA’NIN LALE BAHÇELERİ SÜRGÜNDEKİ GAZETECİLERİ AĞIRLADI

HABER-YORUM | AHMET KEREM SEVER,

Dün yani 7 Mayıs cumartesi günü Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bulunan lale bahçelerini birkaç yıldır Avrupa’da bulunan muhacir bir grup gazeteci arkadaş ile gezip dolaşma imkanı bulduk.

Hem Covid 19’dan dolayı yıllardır bu tür organizasyonlara olan açlık ve ihtiyacımız, hem de yıllardır Avrupa da, gurbette yaşayan, tutunmaya çalışan bir avuç sürgünde ki gazeteci arkadaşlarımız ile bir araya gelme imkanı bizi son derece heyecanlandırdı.

Organizasyonun sahibi kıymetli dostumuz TR724 Hollanda 🇳🇱 Yazarı Basri Doğan’a çok teşekkür ediyoruz. Almanya ve Belçika’dan gelen daha önce çeşitli basın kuruluşlarında aynı ortamları paylaşan gazeteci arkadaşlarımızın da heyecanları, mutlulukları, daldıkları heyecanlı konuşmalar, anlatılan hatıralar çok etkileyiciydi.

Saat 09: 30 da başlayan açık büfe kahvaltımızı Amsterdam’da Kuzey Hollanda Eyaletteki Basri Bey ve Diyalog ve Açılım Grubundan iki arkadaşı ile Sraburgerhart Activiteit Centrum’da hazırlamış ve heyecanla, gözleri ışıl ışıl misafirlerini beklemeye başlamıştı ki ilk misafirler bir bir gelmeye başladılar.

Kahvaltı ile başlayan program saat 11: 00 re kadar süren yeni katılımlar ile devam etti.

Daha sonra “Keukenhof” yani “laleler diyarı”, “lale bahçeleri”, “laleistan”, “laleland” olarak da isimlendireceğimiz yere doğru seyahatimiz başladı.

Herkes ailesi ve çocukları ile gelmişti, yıllardır birbirlerini görmeyen, birçoğu belki birbirlerinden habersiz, bir kısmı hala kamplarda kalan bu arkadaşları bir araya getirmek, hasbihal ettirmek, dertleşmek ne çok iyi geldi herkese, ne çok.

Bu tür organizasyonlar keşke sürekli olsa, Avrupa ve dünyanın çeşitli yerlerindeki vakıf ve derneklerimiz birbirlerini daha iyi tanıyan çeşitli meslek gruplarına kapılarını daha çok açsa keşke.

Kimisi hala taptaze, kimisi kabuk bağlayan bu “yara, dert, çile ve fetret” devrinde, içimizde insan olmamız hasebiyle biriken nefreti, öfkeyi, hayra, tefekküre, dostluğa, yara sarmaya doğru evrilten bu tarz hayır ve istikamet dolu aktiviteler, organizasyonlar ile zenginleştirseler arkadaşlarımızı.

Gittiğimiz yerin ismi “KEUKENHOF” idi. Basri Doğan Sponsorluğunda Biletlerle girdiğimiz bu lalenin yüzlerce çeşidinin olduğu bu bahçelerde yine yüzlerce halk ve binlerce insan vardı. Daha girer girmez bahçenin dizaynı, tasarımı, lale ve çiçek çeşitlerinin çokluğu ile hayran ve hayranlık ufkuna çıkıverdik.

O kadar kalabalığa rağmen akıştaki ahenk, sistemdeki akış, insanların nazik ve kibar davranışları son derece etkileyiciydi.

Biz kendimizi kaybetmiş bir şekilde hayran hayran bıraktı.

Bu güzel ülkede bahçıvanlar bütün bir ülkeyi gülistana çevirmekle meşguller. Bütün dünyayı gülistana çevirmeye yeminli bahçıvanlar ise sürgünler, gurbetler, özgürlüklere hasret bekliyorlar. Bir zalim bahçıvan; güller, laleler, menekşeler, papatyalar ve bili mum güzelliklerle dolu bahçelerimizi kırıp geçirmekle, kocaman ülkeyi bir mahpushaneye dönüştürmekle meşgul bir bahçe kıran, bağ bozan bahçıvan, onunla anılıyor.

Saatlerce bu güzellikler, desenler, kombinler, renk cümbüşüne maruz kalmak, insana muhteşem haz ve manevi lezzetler sunuyor. İnsanı bir anda hayran ve hayret ufkuna çıkarıp, bu güzellikleri sunan sanatkara hayran bıraktırıyor ve: “bu güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan zat, bu güzellere müştakları da yaratır” hakikati ile karşı karşıya getiriyor.

Oradan dönüp vakıf merkezinde öğlen ve ikindi namazlarını kıldıktan sonra bu kez nefesimizi yel değirmenlerinde alıyoruz. Orası da kalabalık, orası da tarihleri yüzlerce yıllık olan birbirinden güzel evler, değirmenler ve tarihi sokaklar, şirketlerin varlığı ile bir cazibe merkezi.

 

Orada da her şeyi ilk defa gören aç bir çocuk gözüyle bakarak, peynir satış merkezlerinde, peynirlerin tarihlerini, yapılışlarını öğrenip, ardından da tatlarına bakarak yeniden Amsterdam’daki vakıf merkezine döndük.

Basri beyin HFC’den yaptığı muhteşem ikramların ardından çaylarımızı da koyu sohbet eşliğinde yudumladıktan sonra her vuslatın ardında yatan ayrılık vaktiyle yeniden gurbetin, ayrılığın yollarına düştük.

Her şey için teşekkürler, uzaklardan büyük zahmetlere katlanarak gelen, kamplardan katılan ve karşılayan bütün ihlas ve samimiyeti, güler yüzü, her tarafa koşturup, en ufak bir aksaklık çıkmasına bile fırsat vermeyen Basri Doğan kardeşimize bu özverili çalışmasından, gayretlerinden dolayı tekrar tekrar teşekkür ediyoruz. Basri Beyi, yüzlerimizi güldürüp, dilhun olmuş gönüllerimizi dilşad edecek nice aktiviteler ile bizi yeniden davet edecek günleri iple çekiyoruz.

YORUMLAR

WordPress: 0
DISQUS: 0